CANLI YAYIN

 444 0 149

Yaşamını Çocuklarına Adamış Anneler




Hem bir özne hem bir sıfat hem yüklem hem zamir hem bir sevinç hem de bir endişe halidir anne olmak. Yalnızca biyolojik olarak bir evlada sahip olmak değildir. Yaşamda karşılaşılan her büyük değişiklik gibi anne olmak da fikirlerimizin, yakınlarımızla ilişkilerimizin ve kendimizin değişimini sağlar. Çocuksuz bir kadının çocuklu bir kadın olmasıyla yaşadığı dönüşümü anlatır bize. Bazen bir pati annesi olmaktır, bazen özel bir çocuğa sahip olmaktır, bazen de doğurmadan evlat sahibi olmaktır annelik. Kendi bedeninden bir insan ya da kendi bedeninden olmayan bir insanın teslim edilmesidir. Ateşliyken alna değen dudakta, gece yarısı uzatılan su dolu bardakta, sabahtan akşama kadar mutfakta ya da tırmalanmış bir eldedir annelik.


Annelik; sızısı olan, neşesi olan, sabrı olan, çığlığı olan karmaşık bir duygudur. Hatta bir gün içinde tahta oturtularak bugün senin günün, bugün Anneler Günü denilen. Milyonlarca kadın içinden anne olmayı seçenler olduğu gibi seçmeden de anne olan var elbette. Anne toprak gibidir, bu hayatın köküdür. Kadınların hepsi anne olmak zorunda değil ancak anne olmayanların da bir annesi var. Bir deprem anında sarsılan duvarların arasında koruyucu kalkan olmak bazen, bazen de yaralanan patisi için gözyaşı dökmektir. Ve yıllarca bakıma muhtaç çocuğuna sevgiyle, şefkatle yaklaşmaktır. Kendini büyütmek zorunda kalan çocuklar için ise sadece bir kelime.

Yavrusuna sıcacık kucak veren, terapi seanslarına bolca konu olan o canım anneliği anlatmak yerine anneler ile anneliğin hissettirdiklerine dair bir yolculuğa çıktık. Farklı mücadeleler içinde olan, evlatları için her şeyi göze alan ve pek çok anneye ilham olacak üç anne ile röportaj yaptık.

Evladıma ilkokula gidene kadar çay yerine pekmez içirdim diyerek söze başlıyor N.Y. O, asrın felaketi 6 Şubat depremini Hatay’ın Dörtyol ilçesinde yaşayan bir depremzede. Yaşamla ölüm arasında gidip gelen, bitmek bilmeyen zaman diyor yaşadıklarına ve her şey yalan. N.Y evlat sahibi olduğu günden itibaren anne olmanın sorumluluğu ve bilinciyle hareket ettiğini belirtiyor ve ekliyor:

“Annelik ciddi bir iş benim için”

“6 Şubat sabahı asrın felaketini yaşadık. Bu topraklar çok acılar gördü. Ama böylesi büyük bir felâket yaşanmadı. Kıyâmeti yaşadık. Annemi kaybettim. O benim canımdı ama canımın canı evlatlarımı kaybedemezdim. Çünkü ben de anneydim. Annemi kaybetmenin acısını tarif edemiyorum. Etimi koparmışlar gibi bir acı adeta. Koskoca şehir enkaza döndü. Deprem anında aklıma ilk gelen şey, çocuklarım oldu. Biri lisede, diğeri ise ortaokul. Oturduğum bina sallanmaya başlayınca  hiçbir şeyi düşünmeden çocuklarımın odasına koştum. Üzerlerine kapaklandım. Sadece kokladım. Allah korusun olur da birisini göremezsem, son kez koklayayım onları diye. Anneydim. Ama annemi de kaybettim. Ben de onun kokladığı yavrusuydum ama annemin acısını kalbime gömdüm. Evlatlarım nefes alıyor diye dua ettim, şükrettim. Eğer çocuklarımın kalbini kırarsam mahvolurum, ihtiyaçları olduğunda yanında olamazsam biterim, onlara istemeyerek bir zararım olursa rezil olurum. Annelik böyle ciddi iş benim için. Kendime hep şunu söylüyorum. Sen iyi bir anne oldun. Çocuklarını hep sevdin ve geriye dönüp keşke deme, pişman olma sakın.”

“Anneliğin çok farklı ama bir o kadar da kutsal şeklini yaşıyorum”

Oğlundan bahsederken sayısız kez gözleri doluyor M. K’nın. Anneliğe adım atmasıyla mücadelesi başlayan, anneliğin kutsal şeklini yaşayan kadınlardan biri. Çocuğunun geleceği için kurduğu iki kişilik hayatında her şeyle tek başına mücadele ediyor.

“Her zaman olması gereken aile içindeki birlik beraberlik dayanışması eğer ki otizmli bir çocuğa sahipseniz çok daha fazla önem kazanıyor. Özellikle babanın anneye destek vermesi, yanında hissettirmesi çok önemli. Bir anne olarak evladıma karşı en savunmasız hissettiğim an yetersiz kaldığımı düşündüğüm anlar. Annelik dünyanın en özel görevi. O benim hayatımı renklendiren meleğim. Onun bana sımsıcak gülümsemesi benim o anki hayatımın ışığını temsil ediyor.”

“Anne olmak için evladınızın insan olması gerekmiyor”

Annelik duygusunu konuştuğumuz bir diğer anne H.S ise, kendi çocuklarının yanı sıra öğretmen olduğu için yüzlerce evlat yetiştirdiğini ancak sahiplendiği patisinde de aynı annelik duygusunu bulduğunu belirtiyor. “Artık benim iki kızım, bir oğlum var” diyerek kendi çocuklarından ayrı tutmadığını belirtiyor çok sevdiği köpeğini. Adını “Tarçın” koydum diyerek söze başlıyor.

“Emekli öğretmenim. Öğretmenlik yaptığım yıllarda kendi kendime hep şunu derdim. Neden hayvan beslerler ki, bir öğrenci yetiştirmek okutmak yerine. Kızımın isteği üzerine bir gün Mamak Belediyesi Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi’ni gezmeye gittik. Oradaki kafesleri gezerken, boş bir kafes dikkatimizi çekti. Görevliler kafesin arka kısmında “Golden” cinsi bir köpeğin yattığını söyledi. Ama terk edildiği için üzgün ve mutsuzmuş. Onu görmek istedim. Tarçın bizi görür görmez kızımın üzerine atladı. Sanki beni buradan götür dercesine. Ben o gün oraya kızımla gittim. İki çocuklu çıktım. Evladım olduğu için de bilirim. Nasıl kızım bebekken ona ilgi ve şefkatle baktıysam, Tarçın’ın kızımdan farkı olmadı. Titiz bir kadın olmama rağmen ne tüyü rahatsız etti beni ne de salyası. Doğurmakla anne oluyorsunuz elbette ancak ben Tarçın’ın annesi olarak görüyorum kendimi. Onun için endişeleniyorum, kaygılanıyorum. Hasta olduğunda yalnız bırakamıyorum. Hadi kızım, gel anneye diyorum ona. Anneliğin sorumluluğunu Tarçın’da yaşıyorum. Benim artık 2 kızım, bir oğlum var.”

Emek vererek işlenmiş el örmesi yün battaniye gibi hepsi. Hem ısıtan, hem sarılan, hem güvende hissettiren.

Tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun.

 
12 Mayıs 2024 12:20

Haber Fotoğrafları